Kronik Hastalıklar ve Egzersiz
Son 20 yıl içinde kronik hastalıklarda ve onların oluşmasının önlenmesinde egzersiz giderek önem kazanmıştır ve önemi her geçen gün artmaktadır. Artık hekimler şeker, tansiyon, kalp damar hastasında, kireçlenme (osteoartrit), hiperlipemi (kan yağlarının artması), osteoporozu olanlar hastalarda sadece ilaç kullanılarak hastalığın tedavi edilemeyeceğini bilmektedirler. Hastalar hangi ilacı alırsa alsın, diyetine dikkat etmeden ve egzersizini yapmadan hastalığını kontrol altına alamaz. Bu hastalıkların yanı sıra bazı kanser türleri ve depresyondan da korunmak için de egzersizin şart olduğu bilinen bir gerçektir.
Hekimler hastalarına eğer egzersizi gerekli görüyorlarsa, ilaç tedavisinde olduğu gibi bir reçete hazırlarlar. Egzersize reçetesi yazmak onu bir ilaç olarak kabul etmenin çok ciddi bir anlatımıdır. Bu da demek oluyor ki egzersiz de aynen bir ilaç gibi doz-cevap ilişkisi gösterir
Egzersizin şiddetinin artması, beklenen yararı belirli bir ölçüde artırır. Bu yarar kişinin sahip olduğu aktivite düzeyi ile ciddi ilişkilidir. Ciddi egzersiz yapan kişilerde bu yarar nispeten daha düşükken, egzersiz yapmayan kişilerde bu cevap çok daha belirgindir. Ama aynen ilaçta olduğu gibi bu yanıtta da bireysel farklılıklar mevcuttur.
Bir ilaç olarak düşündüğümüz egzersizin tabii ki diğer ilaçlar gibi bir takım zararları, yan etkileri de olabilmektedir. Dolayısı ile yapılması önerilen egzersizlerde kişide olası iyileşme durumunu, egzersizin yan etkilerini ve zararlı durumlarını da düşünmek mutlaka gerekmektedir. Bir hekimin şekeri, aşırı kilosu olan bir hastaya egzersizi basite indirgeyerek “yürü” diye önermesi, biraz abartılı olsa da, hastaların aynı rahatsızlığı olan tanıdıklarının ilaçlarını kullanmasına benzetilebilir. Gerçekten de yürümek çok yararlı bir spor olarak kabul edilmektedir. Ama hastanın yürümeye bir engelinin olup olmadığının gözden geçirilmesi; yürümenin hangi hızda (kalp atım hızında olacağının), eğim olup olmayacağının, kaç dakika, haftada kaç gün yapılacağı gibi konuların ve başka egzersiz yapıp yapmayacağının da belirtilmesi gerekir. Evet, yürümek kesinlikle çok faydalıdır, aynen ilaçlar gibi, ama diğer uyarıları vermeden “yürü” demek hastaya gerçek anlamda egzersiz önermek anlamına gelmez.
Bu sorunun cevabı maalesef hayırdır. Bu sorun sadece ülkemizde değil en gelişmiş sağlık hizmetlerinin sunulduğu ABD’e bile geçerlidir. Bugün ABD’de durumu iyileştirmek için, hekimlere egzersiz reçetesi yazma hakkında önemli bir hedef konulmuş ve tüm hekimlerin belirli bir süre içinde bunu öğrenmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
Artık düzgün planlanmış bir egzersiz programının insülin direncinde, Tip II diyabette, dislipidemi, hipertansiyon, obezite, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kalp ve damar hastalığında, kronik kalp yetmezliğinde, osteoartrit, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromunda, depresyonun tedavisinde çok önemli ve bu hastalıkların yanı sıra kanser ve astımda da olumlu etkileri olduğu çok net olarak ortaya konmuştur. Bu hastalıklarda yazılması gereken egzersiz reçeteleri de oldukça iyi bilinmektedir, diğer ilaçlar gibi bu konudaki bilgiler arttıkça reçetelerin de değişmesi söz konusu olacaktır.